Skip to content Skip to footer

Merak Edilenler

Merkezimizde hastanın skolyozuna uygun tedavi eğriliğin miktarına ve kemik büyümesinin hangi aşamada olduğuna göre belirlenir. Tedaviye ne kadar erken başlanırsa başarı oranı o kadar yüksek olur.

20 derecenin altında omurga eğrili olan ve iskelet gelişimi tamamlanmaya yakın hastalarda sadece gözlem ve belirli aralıklarla kontrol yeterlidir.

Korsenin amacı skolyoz eğim artışının engellenmesidir. Korse özellikle eğriliğin 25 derece den üstü ve büyümenin devam ettiği çocuklarda etkilidir. Korsenin etkisi 40 derece üstü eğriliklerde ve iskelet gelişimi tamamlanmasına uzun yıllar olan çocuklarda azalmaya başlar. Korse tedavisine rağmen de eğrilik artış gösterebilir. Bu artış oranı günümüzde tükrük örneğinden yapılan gen analizi çalışmaları ile %99 oranında tespit edilebilmektedir ve bu analiz merkezimizde yapılmaktadır.

40 derecenin üzerindeki eğriliklerde ve büyüme potansiyelinin devam ettiği hastalarda cerrahi tedavi ilk seçenektir. Cerrahi tedavi sırt ve bele yerleştirilen implantlar (vida-çubuk) yardımıyla başarılı bir şekilde yapılabilmektedir. Cerrahi sırasında omurilik fonksiyonlarının monitorize edilmesi (nöromonitorizasyon) hasta ve hekim açısından işlemin güvenilirliğini artıran bir yöntemdir ve merkezimizde rutin olarak kullanılmaktadır.

 

Merkezimiz skolyoz ameliyatları konusunda dünyada referans olarak gösterilen merkezlerden biridir. Ameliyat süreci hastaların konforu açısından son derece profesyonel olarak organize edilmektedir. Uygulanacak cerrahi metodu skolyozun tipine (konjenital, idiopatik, nöromüsküler, travmatik, dejeneratif) göre doktorunuz tarafından belirlenir ve size detaylı olarak yapılacak işlemler anlatılır.

Hastalarımızın %90’ında tek bir cerrahi ile sonuç alınmaktadır. Ameliyatın ertesi günü hastalar ayağa kaldırılarak yürütülür. Hastanede kalma süresi yaklaşık 5 gündür. Ameliyat sonrası üçüncü haftadan sonra genellikle günlük aktivitelere dönüş mümkün olur.

Skolyoza özel bir rehabilitasyon programı olan skolyoz egzersizlerinde 3 boyutlu yaklaşım içeren Schroth yöntemi ile bozulmuş vücut dengesini yeniden düzenlenir.

 

Egzersizler, terapist tarafından yönlendirmeler ile egzersiz barları ve aynalardan faydalanılarak yapılır. 

 

Yapılan egzersizler; germe, kolların ve gövdenin uygun pozisyonlanması ve kasların kuvvetlenmesi şeklindedir. Yer egzersizleri ve kum torbaları ile çeşitli vücut bölgelerine baskı uygulanarak eğriliklerin düzelmesi hedeflenir. Egzersiz aynı zamanda solunum tekniklerine yönelik egzersizleri de içerir. Asimetrik duruşun düzeltilmesi ve düzeltilmiş duruşun günlük yaşamda devamının sağlanmasını hedeflenir.

Schroth skolyoz egzersizleri bireysel veya grup terapileri şeklinde yapılabilir. Program ev egzersizleri ile desteklenir. Bu program skolyoza bağlı ağrıların azaltılmasında etkili olabilir.

Kifoz tedavisi, deformiteyi düzletme, stabilize etme ve ağrıyı azaltıp nörolojik fonksiyonları geliştirmeyi amaçlar. Esnek deformiteler, posterior füzyon ve enstrümentasyon (omurların vida ve çubuklarla birbirine bağlanması) ile tedavi edilebilirler. Sabit deformiteler sıklıkla omurların çıkartılması yada kesilerek düzeltilmesini içeren daha ciddi ameliyatları gerektirirler. Tüm bu girişimler kiniğimizin tecrübeli cerrahları tarafından başarı ile gerçekleştirilmektedir.

Gözlem genellikle ilk tedavi yöntemidir…

Gözlem, spinal deformiteli genç çocuklarda sıklıkla ilk tedavi yöntemidir. Hastalar muayeneye her gelişte, direkt grafilerdeki farklar ölçülerek önemli değişiklikler kaydedilir. 45 dereceden fazla ciddi veya ilerleyici konjenital kifoz deformiteleri veya nörolojik güçsüzlükle beraber olan kifoz olguları sıklıkla cerrahi tedavi edilir. Erken cerrahi yaklaşım genellikle en iyi sonucu verir ve eğriliğin ilerlemesini durdurur. Deformitenin tabiatına bağlı olarak yapılacak cerrahi girişim prosedürü de değişmektedir.

omurganın ön ve arkasının posteriordan (sırt bölgesinden) çıkartılması için uygulanabilir. Ayrıca bu işlemlerin bir kaçının birlikte yapılması gerekebilir. Son derece özellikli olan ve belli bir seviyenin üzerinde deneyim gerektiren bu osteotomi işlemleri uzun yıllardır bölümümüzde yapılmaktadır. Deneyimin artması ile beraber kliniğimizde geliştirilen ve çeşitli bilimsel platformlarda sunularak kabul gören özel osteotomi teknikleri de uygun hastalarda uygulanmaktadır.

Gelişimsel kifozda tedavi

Gelişimsel kifozda gözlem sıklıkla aşağıdaki durumlarda önerilmektedir:

  • Postural hiperkifoz
  • Büyüme çağında 60 dereceden az eğrilikler
  • Büyüme çağı tamamlanmamış 60-80 derece eğrilikler

Kontroller 6 ayda bir uzun skolyoz kasetine ayakta çekilen radyografilerle yapılır. Eğer çocukta ağrı var ise, sıklıkla egzersiz programı önerilir. Deformite orta derecede ciddi ise (60-80) ve hasta kemiksel gelişimini tamamlamamışsa ise korse tedavisi egzersiz programı eşliliğinde tedavide önerilebilir. Korsenin tam gün kullanımı (günde 20 saat), maksimum düzelme sağlanana kadar önerilir. İskelet gelişiminin tamamlanma sürecinde son yıl korse kullanımı günde 12-14 saate düşürülebilir. Tam ve kalıcı bir düzelme sağlayabilmek için korse kullanımı en az 18 ay devam edilmelidir.

Kifotik deformite ciddi ise (80 dereceden fazla) ve hastanın sırt ağrısı artmışsa cerrahi tedavi önerilebilir. Cerrahi tedavi ile ciddi derecede düzelme sağlanır ve ameliyat sonrası korse kullanım gereksinimi olmaz. Spinal füzyon tekniği ile omurlara yerleştirilen vidalarının çubuklarla ile sabitlenmesi sonucu omurganın düzeltilmesi ve uzaması sağlanır. Sıklıkla cerrahiler sırttan yapılan girişimlerle uygulanır. Hastalar normal günlük aktivitelerine 4 – 6 ay içinde dönebilirler. Cerrahi düzeltme ile sağlanan değişim gözle görülebilir niteliktedir.

Omurga yaralanmalarının tedavisi yaralanmanın tipine ve omurilik hasarı bulunup bulunmamasına göre değişiklik gösterir. Tedavinin amacı normal fizyolojik yüklenmelerle zarar görmeyecek bir omurga elde etmek ve hastaları kısa zamanda eski aktivitelerine ağrısız olarak döndürmek şeklinde özetlenebilir. Sadece omurların ön kısmında çökme olan ve kemikleri birbirine bağlayan yumuşak dokuları yaralanmadan etkilenmemiş hastalar, yatak istirahati ve korse ile tedavi edilebilirler. Hastalar korse içeresinde günlük işlerine yaklaşık 2. haftadan sonra dönebilirler. Korse kullanma süresi ortalama üç aydır.

Yaralanma eğer instabil bir kırığa yada kırıklı çıkığa yol açmış, omurilik hasarı oluşturmuş ya da oluşturma riski taşıyorsa, tedavide cerrahi yöntemler tercih edilir. Cerrahi tedavide, omurların sağlamlığının yeniden elde edilmesi genellikle arka kısımdan uygulanan vida ve çubuklarla sağlanır. Bu çubukların yerleştirilmesi, uygun hastalarda kapalı yöntemlerle (perkütan pedikül vida ile stabilizasyon) de gerçekleştirilebilmekte böylece ameliyat sonrasında ağrı ve hastanede kalma süresi en aza indirilebilmektedir. Sinir hasarı ya da yaralanma riski varsa dekompresyon denilen rahatlatma işlemi de cerrahi sırasında tedaviye ilave edilir.

 

Osteoporoza bağlı oluşan çökme kırıklarında ise vertebroplasti veya kifoplasti yöntemi tercih edilmektedir. Vertebroplasti yönteminde omur içerisine kemik çimentosu gönderilerek ağrını giderilmesi sağlanırken çökmenin ilerlemesi de engellenmiş olur. Kifoplasti yönteminde ise çimento uygulaması öncesinde balon ile omurdaki çökme düzeltilmektedir. İki yöntemde skopi denilen radyolojik görüntüleme eşliğinde ve kapalı olarak merkezimizde uygulanmaktadır.

 

Son yıllarda vertebra kırıklarının tedavisinde dünya ile birlikte kliniğimizde de kullanılmaya başlayan diğer bir yöntem de stent tedavisidir. Bu yöntemde, kapalı olarak omur içerine yerleştirilen kafeslerle çökme düzeltilmektedir. Bu şekilde tedavi edilen hastalar, kısa sürede ve ağrısız olarak eski iş ve aktivitelerine dönebilmektedir.

Omurga enfeksiyonlarının tedavisinde öncelikle etken olan mikroorganizmanın belirlenmesi gerekir. Bunun için enfeksiyon bölgesinden örnek alınması öncelikli olarak yapılmalıdır. Laboratuvar ortamında enfeksiyon tipi belirlendikten sonra uygun antibiyotik tedavisi hastaya başlanılır. İstirahat ve korse kullanımı genellikle tedaviye eklenir.

 

Tedavideki temel amaç enfeksiyonun ortadan kaldırılması ve omurganın fonksiyonel stabilitesinin yani normal yüklenmelerle hasar görmesinin önlenmesidir. Hastalığın tipine, evresine, hastanın klinik tablosuna ve etken olan mikroorganizmaya göre cerrahi olarak enfeksiyon alanının boşaltılması gerekebilir. Özellikle vertebra cismine ait osteomyelit hastalarında ve nörolojik hasar oluşturan enfeksiyonlarda erken dönemde cerrahi olarak müdahale edilmesi, ilerleyici felç tablolarının önüne geçilmesi açısından gerekli olabilmektedir.

Servikal disk hernisi (boyun fıtığı) genellikle iyi seyirli bir hastalıktır. Hastalar öncelikli olarak konservatif olarak tedavi edilmelidir. Konservatif tedavi, istirahat, boyunluk, ağrı kesici ve kas gevşetici ilaçlar yanında fizik tedavi uygulamalarını içerir. Bazı hastalarda sinir köklerinin rahatlaması amacı ile yapılan transforaminal steroid enjeksiyonu yararlı olabilir.

 

Boyun fıtıkları ve kanal darlığında hastalarda iki tip yakınma oluşur;

a) sinir köklerinin basısına bağlı ağrı ve bu sinirin fonksiyon bozukluğu ile ortaya çıkan radiküler bulgular,
b) omurilik basısına bağlı kollarda-bacaklarda güç kaybı, denge bozukluğu, düşmeler ile ortaya çıkan myelopatik bulgular.

Başlangıçta duyu ve hareket kaybı gibi şiddetli nörolojik bulgusu olan, özellikle miyelopatik bulguları olan hastalar ile konservatif tedaviden yarar görmeyen hastalara cerrahi tedavi uygulanmalıdır.

 

Cerrahinin amacı diskin sinire basan bölümünün çıkarılmasıdır. Bası yapan diskin çıkartılması sonrasında omurların birbirine füzyonu (kaynaması) sıklıkla uygulanan bir yöntemdir. Özellikle ileri yaşlarda ortaya çıkan kanal darlıklarında ise posterior (boyun arkasından) yapılan kanal genişletme ve stabilizasyon ameliyatı ile çok etkin sonuçlar alınmaktadır.

 

Merkezimizde uygulanan bir diğer tedavi seçeneği ise özellikle genç hastalarda ya da ileri artrozu olmayan hastalarda hareketi korumak amacı ile tercih edilen disk protezi uygulamalarıdır.

Sırt (torakal omurga), göğüs kafesi bölgesinde yer alan 12 adet omurdan oluşur. Omurgadaki tüm fıtıkların çok az bir oranı; yaklaşık %0,25-0,75’i bu bölgededir.

Bu bölgedeki omurlar arasında göğüs kafesi bölgesine yayılan sinir kökleri çıkar ve fıtıklaşan diskin basısına bağlı dermotamal ağrı olarak adlandırılan kaburgalarımız boyunca oluşan ağrı ve yanma hissi oluşur. Daha büyük fıtıklarda hastalarda görülen en sık belirtiler, dermatomal ağrı ve duyusal değişiklikler yanında bacaklarda hareket ve his kayıplarıdır.

Öncelikli tedavi uygun ilaçları kullanılması ve istirahatle ağrının giderilmesi ile başlar. Fizik tedavi uygulamaları bu konuda faydalı olabilir.

Şikayetleri geçmemesi ve ilerleyici bir karekter kazanması cerrahi olarak diskin çıkartılmasını gerektirir. Mikroskopik ya da endoskopik yöntemlerle bası yapan disk materyalinin çıkartılması mümkündür.

Disk hernisinin (bel fıtığı) tedavisindeki birinci amaç hastanın ağrısının giderilerek günlük normal yaşantısına geri döndürülmesidir. İlk olarak uygulanması gereken yatak istirahati ve ilaç tedavileri ile birlikte hastaların eğitilmesidir. Hekimin hastasına ağrının oluşma nedenlerini ve hastalığının tekrarlamaması için yapması gerekenleri anlatması gerekir.

 

Fizik Tedavi uygulamaları ile omurga çevresindeki yapılar güçlendirilerek vücut kütlesinin daha dengeli dağılımı sağlanır ve diske binen yük belli ölçüde azaltılarak şikayetlerin hafiflemesi amaçlanır. Epidural enjeksiyonlar veya bloklar, hastaların ağrılarının giderilmesi amacıyla kullanılan bir diğer yöntemdir. Bunlar, spinal sinirler etrafındaki boşluğa yapılan kortikosteroid enjeksiyonları ile sağlanır.

 

Eğer bacakta ve ayakta kuvvet ve his kaybı gibi durumlar ortaya çıkarsa ya da konservatif tedavi yöntemleri ile hastaların şikayetleri giderilemezse, fıtıklaşmış disk materyalinin cerrahi olarak boşaltılması ile sinir rahatlatılma yoluna gidilir.

 

Lomber disk cerrahisinde hastanın klinik durumu ve radyolojik bulgulara göre mikroskobik ya da endoskopik cerrahi yöntemleri uygulanabilir. Kliniğimizde uygulanan bir diğer tedavi yöntemi disk protezi uygulamasıdır. Uygun hastalarda disk protezlerinin kullanımı, omurganın hareketlerini koruyarak ağrının geçirilmesini mümkün kılar. Hareketin korunması ile, ileride oluşabilecek dejeneratif sorunların da önüne geçilmiş olur.

 

Bel bölgesinin önemli bir omurga sorunu da sinir köklerinin geçtiği kanalda daralmadır. Spinal stenoz olarak adlandırılan bu hastalıkta ağrı yanında yürüme güçlüğü, yürüme mesafesinin ileri derecede kısalması, idrar kaçırma, seksüel fonksiyonlarda bozulma gibi sorunlar ilave olabilir. Bu hastalarda nörojenik klodikasyo denen ve belli bir mesafe yürüdüğünde bacaklarda ağrı, güç kaybı ile durmasına neden olan, durup dinlenince biraz düzelen özel bir yakınma oluşur.

 

Darlığın artması ile beraber yıllar içinde bu yürüme mesafesi çok kısalır, hatta hasta hiç yürüyemez hale gelir. Ağrının ön planda olduğu durumlarda ağrıyıazaltmaya yönelik tedaviler öncelikle uygulanır. Ancak sinir basısı bulgularının ortaya çıkması durumunda sinirlerin rahatlatılması ve omurganın güçlendirilmesi işlemlerini içeren bir ameliyat planlanması zaruridir.

Özellikle bel bölgesinde görülen kaymalar diğer omurga sorunları ile beraber olabildiği gibi tek başlarına da olabilirler.

 

Spondilolistezis olarak adlandırılan bu durum omurganın sağlamlılığının bozulması, stabilitenin sağlanamaması ile ortaya çıkar. Çoğunlukla omurga dizilimi bozulur, özellikle ayaktayken ve öne-arkaya eğilmekle bu kayma artar.

 

Bel kaymaları, dejeneratif, konjenital, travmatik nedenlerle ortaya çıkabilir ve tedavileri de ortaya çıkış nedenlerine göre değişebilir.

 

Hafif vakalarda egsersiz, korse, ilaç tedavileri uygulanabilir. İleri vakalarda ise kaymanın düzeltilmesi, kaynama sağlanması ve varsa sinir basısının kaldırılması işlemlerini içeren bir ameliyat planlanması gerekebilir.

Omurga hastalıkları konusunda bir referans merkezi olan bölümümüze başvuran hastalar içinde önemli bir grubu, daha önce başka kurumlarda omurga ameliyatı olmuş ancak yakınmaları geçmemiş hastalar oluşturur. “Failed back sendromu” olarak adlandırılan bu hastalık, hastalar için son derece zor bir durumdur.

 

Hastaların genellikle tedaviye cevap vermeyen yakınmaları yanında, tedavilerini üstlenecek bir merkez bulmakta zorlanmaları, tıbbi, ailevi ve sosyal bir sorun olarak ortaya çıkar. Başarısız bel cerrahisi sendromunda sorun yetersiz sinir rahatlatılması, kaynama sağlanaması, implantların uygun konumda olmaması, implant yetersizliği veya kırılması, ameliyat sonrası infeksiyonlar gibi nedenlere ya da bu nedenlerden bir kaçının birlikte olmasına bağlı olabilir.

 

Omurga ameliyatlarının daha önce ameliyat olmamış hastalarda dahi son derece özellikli olduğu düşünülürse, başarısız bir cerrahi geçirmiş bir hastada revizyon cerrahisinin çok daha deneyimli ellerde yapılması gerekliliği açıktır.

Osteoporozun daha da artmasıyla omurgada ve kalça kemiğinde kırıklar ortaya çıkar. Postmenopozal osteoporoz dışında, kadın ve erkeklerde ileri yaşlarda osteoporoz ortaya çıkabilir.

 

Osteoporoza bağlı oluşan çökme kırıklarında vertebroplasti veya kifoplasti yöntemi tercih edilmektedir. Vertebroplasti yönteminde omur içerisine kemik çimentosu gönderilerek ağrını giderilmesi sağlanırken çökmenin ilerlemesi de engellenmiş olur.

 

Kifoplasti yönteminde ise çimento uygulaması öncesinde balon ile omurdaki çökme düzeltilmektedir. İki yöntemde skopi denilen radyolojik görüntüleme eşliğinde ve kapalı olarak (cilt kesisi olmadan) uygulanır.

 

Son yıllarda vertebra kırıklarının tedavisinde kullanılmaya başlayan diğer bir yöntem de stent tedavisidir. Bu yöntemde kapalı olarak omur içerine yerleştirilen kafeslerle çökme düzeltilmektedir.

Tümör tipi ve yerleşimine göre cerrahi girişim, radyoterapi, kemoterapi, immunoterapi gibi yöntemler tek başlarına veya bir arada kullanılabilir. 

 

Bazı hastalarda ise takip yolu seçilebilir. Bu karar aşamasında çoğunlukla spinal cerrah, radyoloji ve onkoloji uzmanlarının birlikte çalışması gereklidir. İyi huylu ve bası bulgusu yapmayan tümörler düzenli olarak takip edilerek gözlenebilir.

Özellikle nörolojik semptom veren ya da kırık oluşturmuş veya oluşturma riski olan tümörlerin cerrahi olarak çıkartılması uygun olacaktır.

Radyoterapi, kemoterapi, immunoterapi gibi seçenekler de tümör tipine göre cerrahi tedavi öncesi ya da sonrasında kullanılabilir.

Konjenital Skolyoz:

Çocuğun anne rahminde gelişimi sırasında ortaya çıkan omurga anomalilerine bağlı skolyozdur. Doğuştan başladığı için genellikle ilerleyici seyrederler. Skolyozun tedavi süreci skolyoza neden olan hastalığa ve kişide oluşan skolyoza göre değişkenlik gösterir. Skolyozun tanısının konulduğu yaş, eğriliğin konumu ve derecesi, skolyozu oluşturan altta yatan sebep, radyolojik bulgular ışığında uygun tedaviye karar verilir.

Chiari malformasyonu

Beyinciğin tonsil denen bir uzantısının kafa içinden omurga kanala doğru sarkması ile ortaya çıkan bir doğumsal hastalıktır. Kafatası açıklığından beyin sapı denen ve son derece hayati görevleri olan bölgeye basıya neden olarak ciddi nörolojik bulgulara yol açabilir. Bu hastalıkta boyun bölgesinde omurilik içinde su birikimi (sirengomyeli) sıklıkla ortaya çıkar ve bulguların daha da artmasına neden olur. Tek başına bir hastalık olarak görülebildiği gibi skolyoz ile beraber olabilir. Bu nedenle skolyoz hastalarında MR yapılarak bu ve diğer intraspinal patolojilerin olup omadığına bakmak gerekir. Bu hastalığın ameliyatında kafatası çıkış kanalının arka tarafı genişletilir. Bu ameliyatla çoğunlukla sirengomyeli de düzelir.

Sirengomyeli

Omurilik beyin sapının omurgaya geçtiği yerden başlar ve belin üzt kısmına kadar devam eder. Omurilik tam ortasında zaten var olan ve milimetrik çapta olan kanalın bazı nedenlerle genişlemesine sirengomyeli nedir. Chiari hastalığı ile beraber olabilir. Bunun yanında omurilik basıları, tümörler, travmaya bağlı olarak görülebilir. Neden olan sorunu ortadan kaldırmak çoğu zaman sirengomyelinin de düzelmesini sağlamakla beraber nedensiz olanlarda veya diğer tedaviye rağmen devam etmesi durumunda omurilik içindeki fazla sıvıyı başka bir yere aktarma prensibine dayanan bir ameliyat yapılabilir.

Tethered kord sendromu

Anatomik olarak sırt ve bel bölgesine kadar inen omurilik omurga kanalı içinde serbest olarak kalır. Ancak doğumsal olarak omuriliğin uç kısmının omurga içinde bir yere yapışık olması durumu gergin omurilik sendromuna (tethered kord sendromu) yol açar. Başlangıçta bu duruma bağlı bir sorun olmasada, çocuğun boyu uzadıkça omurilik yukarı doğru yükselemez ve omurilik gerginliğe uğrar. Omurilik gerginliğine bağlı, bacaklarda güç ve his kaybı, idrar kontrol kusuru sorunları olabilir. Bu durum çocukluk çağında olabileceği gibi nadiren erişkin dönemde kendini belli edebilir. Özellikle skolyoz hastalarında bu anomalinin saptanması önemlidir. Omurilik yapışıklığı açılmadan skolyoz düzeltilmesi durumunda gerginliğin daha artması ile ağır nörolojik hasar oluşabilir.

Diastematomyeli

Anne karnında embriyolojik olarak bir yarığın birleşerek oluşturduğu omurga kanalı değişik katmanların birleşmesi ile oluşur. Bu katmanların normal anatomik sıra dışına çıkması ile oluşan doğumsal anamoliler içinde çift omurilik (diplomyeli), omurilik içine kemik ya da fibroz bant girmesi (diastomatomyeli) gibi sorunlar olur. Skolyoz hastalarında eşlik eden intrasspinal doğumsal anamoli olarak görülen bu bozuklukların skolyoz ameliyatı öncesi düzeltilmesi nörolojik hasarın önlenmesi açısından önemlidir.

Spina Bifida (Açık Omurilik)

Spina Bifida hastalığı omurgayı oluşturan kemiklerin omurgada bir boşluk veya açıklık oluşturacak şekilde gelişimlerini tamamlayamaması durumudur.

Embryonik (ana rahmindeki dönem) aşamada bebeğin omurgası ilk oluştuğunda kapalı değildir. Her iki yanı açıktır. Her iki yanda oluşan omurga ortada tek bir hatta birleşir ve kapalı bir oluşum haline gelir. Spina bifida da bu kapanma olmaz, bebekler genellikle sırtlarında içi boş (meningosel) ya da sinirlerle dolu olan (meningomiyolosel) keselerle doğabilirler. Yaklaşık 1500-2000 canlı doğumdan birinde görülen spina bifida en çok bel bölgesinde görülür.

Spina bifidanın 3 formu vardır:

Spina Bifida Oculta

Pek çok insanda spina bifida occulta vardır ve bunların büyük bir çoğunluğu hiçbir bulgu vermez. Bel ağrısı nedeniyle çektirilen bir röntgen filmi ile tesadüfen tanınabilir. Bu spina bifidanın en hafif formudur. Omurgayı oluşturan kemiklerin bir ya da birkaçında küçük defektler vardır. Omurilik ve sinirler normaldir. Olası belirtiler ise defektin olduğu bölgede (örneğin belde) cilt üzerinde aşırı kıllanmanın olması, orta hatta omurganın herhangi bir bölgesinde renk değişikliği, küçük bir delik ağzı şeklinde olabilir.

Meningosel

Bu en nadir görülen spina bifida formudur. Omuriliği çevreleyen zarlar omurganın açık kısımlarından dışarıya doğru bir kese yapar ve kese içinde beyin ve omuriliği çevreleyen beyin-omurilik sıvısı ve zarı bulunur. Bu şekilde doğan bebeklerde ameliyat ile omurilik zarı tamir edilerek kese ortadan kaldırılır. Genelde kalıcı sakatlık oluşturmaz.

Meningomyelosel

Bebeğin, bel yada sırt bölgesinde omuriliğin ve omurilik sıvısının dışarıya doğru kese şeklinde fıtıklaştığı ve hastanın bacaklarında felçlere neden olan bir hastalıktır. Fıtıklaşan kesenin içinde sinir kökleri ve omuriliğin kendisi de bulunabilir. Açık cerrahi ile açıklık kapatılır.

 

Omurga ya da diğer sistem hastalıkları olan kronik ağrılı hastalarda tüm tedavilere rağmen ağrı kontrolu sağlanamadığında yapılan cerrahi tedavilerdir. Bu amaçla spinal kord stimülasyonu, intratekal morfin pompası, epidural kateter uygulamaları yapılabilir. 

Ağır omurilik hasarı olan hastalarda özellikle bacaklarda gelişen aşırı kasılma ve sertlik hali hem ağrıya neden olan hem de hastanın yürümesini bozan ağır bir sorundur. 

İlaç tedavisi ile başarı sağlanamayan hastalarda intratekal baklofen pompası ve spinal kord stimulasyonu yapılmaktadır. Sorunun yapısal bozukluğa dönüştüğü hastalarda ortopedik cerrahi olarak tendon transferi, kontraktür serbestleştirlmesi ve osteotomiler yapılmaktadır.